GIDA TARİHİ
   
  gidatarihi
  Süt
 

Gezici toplumların M.Ö. 12.000-11.000’lerde avcılık ve toplayıcılıktan yavaş yavaş yerleşik düzene geçtiği tahmin edilmektedir. Yerleşik düzene geçen bu topluluklar yaban hayvanlarını ve yabanıl bitkileri evcilleştirerek besin kaynağı olarak kullanmaya başlarlar. Koyun ve keçi M.Ö. 8.000’lerde, inek M.Ö. 6.000’lerde, manda M.Ö. 4.000’lerde Asya’da evcilleştirilmiştir. Koşullar toplulukları gezgin bir yaşama zorladığı için insanlar hayvanlarla birlikte gezerek, göçerek, yaşayarak onlardan yararlanmışlardır. Ayrıca Asya içlerinden Avrupa içlerine kadar göçen insan toplulukları evcil hayvanları ile birlikte o zahmetli yolculuğu gerçekleştirmişlerdir. Böylece yaşanan etkileşim ile Avrasya kültürü oluşmaya başlamıştır. Sümerler (M.Ö. 3.500), Hititler (M.Ö. 2.500), İsrailoğulları (M.Ö. 1.100) süt veren hayvanları hem yetiştirip hem de sütünü tüketmekteydiler.

İnsanoğlu, 5000 yıldan beri süt içiyor. Bu konudaki ilk kanıtlar Dicle ve Fırat ırmakları arasında kurulan Sümer Uygarlığı'nın Ur kentinde bulunmuştur. Bir yaşam mucizesi diye nitelenebilecek kadar büyük besin değerine sahip olan sütün, insan yaşamındaki yeri insanlık tarihi kadar eskidir. M.Ö. 26. yüzyıla ait Babil kabartmalarında süt ve süt kesiği temalarının işlendiğini görüyoruz.

Son zamanlarda yapılan araştırmalar yakın doğuda keçi, koyun, inek evcilleştirilmesinin M.Ö. 8 bininci yıllarda olduğunu ortaya koymuştur. Yine M.Ö. 8. yüzyılda Homer'in yazılarında süt, süt kesiği ve peynirle ilgili anlatımlara rastlanır. Bu hayvanların etinden, kılından, yününden ve sonralarıda sütünden yararlanılmaktaydı. İngiltere’de M.Ö. 4 binli yıllarda, Doğu Avrupa’da M.Ö.6 binli yıllarda Güney Doğu Avrupa ve Yakın Doğuda M.Ö. 5-7 binli yıllarda SÜT kullanımının olduğu anlaşılmaktadır. M.Ö. 7 binlerde sütün kullanılmaya başladığını, o devirde kullanılan süt çömleklerinde yapılan 13C çalışmalarından öğrenmekteyiz.

İncil'de de İbrahim Peygamber'in üç meleğe tatlı ve ekşi süt sunduğu anlatılır. M.Ö. 4. yüzyılda Antik Trakya ahalisi, yoğurt ya da yoğurt benzeri "prokiş" dedikleri bir çeşit ekşi süt üretiyorlardı. Süt işleme tekniklerini bugünkü Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine tanıtanların da Türkler, Moğollar ve diğer göçebe kavimler olduğu tahmin edilmektedir. Yüzyıllardır sağlığa yararlı bir içecek olduğu söylenen sütün yararları uzmanlarca kanıtlanmıştır. 

Süt kalesi, Urartular tarafından yapılmış  mimari eserlerden birisidir. Bu kaleye “süt kalesi” denmesinin de ilginç bir hikâyesi vardır. Kalenin temelleri atılır. Kale duvarları yükselmeye başlar. Ancak o yıl başlayan su kıtlığına bir çâre bulunmaz. Aynı yıl, bu su kıtlığının aksine hayvanların sütleri ise oldukça boldur. Zamanın hükümdârı emir verir. Harç için su yerine süt kullanılacaktır. Hayvanlar sağılır, harç süt ile karılır ve kale tamamlanır. kale ismini bu şekilde almış olur.

 
 
 
 
  Bugün 23 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol