Klasik Latinler ‘aroma’ ve ‘aromatik’ sözcüklerini kullanırlar ( örneğin; çeviri yaptıkları Apiuleus’ta, bağlama bağlı olarak baharat, koku ve aromatikler). Yaklaşık 600 yıllarında, Isıdore of Seville, Libri differentiarum sive de proprietate sermonum, 2’ sinde; ‘Aromatikler bize Hindistan, Arap bölgeleri, ve diğer yakın bölgelerden gönderilmiş, parfüme edilmiş kokulardır. Aromatikler adlarını tanrıların sunaklarından (adak taşlarından) almış gibi görünüyorlar ya da biz onların hava ile karışıp yayıldığını düşündüğümüz için böyle görünüyor. Aslında kokuları hava ile taşınır.’’ İkinci yüzyılda imparator Hadrian, Apuleius’ un çağdaşı, nötr çoğul olan ‘aromatica (aromatikler)’ kelimesini sürekli olarak kullanmıştır. Ancak, Apicius şu terimleri içerir: condimenta monteria ( öğütülmüş baharatların bir karışımı), içinde bir liste baharat bulunur, condimenta viridia, çeşni olarak tanımlanabilecek yeşil bitkiler. Beşinci yüzyıldan kalma el yazmasının bir nüshasına göre, Apicius’un kendisi ya da Apicius adını bulan bazı gurmelerden en az biri birinci yüzyılda yaşamıştır. Bu nüsha dilinin genel tonunun dördüncü yüzyıl sonrasına uzandığı kabul edilmektedir. Nüshayı hazırlayan kişinin birinci yüzyılda kullanılan terimleri dikkatle verip vermediğini ya da zamanının beğenilerine uymak için tüm metni gözden geçirip geçirmediği tam olarak bilinmemektedir. Apicius ’un yemek tarifleri ‘aydın bir adam’ olarak tanımlanan Vinidarius tarafından hazırlanan Excerpta (seçmeler) adlı metin tarafından izlenir. Excerpta gerekli lezzetleri sağlayacak, bir evde bulunması gereken ‘’baharatları’’ ın bir listesini içerir. Apicius’u ele alacak olan bu ek birinci bölümden çok daha önce gelmektedir; bazı uzmanlar sekizinci yüzyıl kadar geriye uzandığını düşünmektedirler.
Tarçın (Cinnamomum zeylanicum)
Polo kardeşler ve Marco, birinin oğlu ve diğerinin yeğeni, 1271’de Antakya’yı, Türkiye’nin güney doğusunda bir liman olan şu anki adıyla İskenderun olan Layas şehrinden ayrılırlar. ‘ Deniz kenarına Layas adında ticaretin önemli bir merkezi olan bir şehir var. Doğrusunu söylemek gerekirse tüm baharatlar, ipek kumaşlar ve altın, ve içerdeki tüm değerli eşyalar buraya getiriliyor. Venedik, Cenova ve diğer ülkelerden tüccarlar, burada toplanıp malları satın alıp tüm dünyaya satıyorlar.’
Polo Ormuz’a karışık bir kara yoluyla gitmeyi ve oradan da kendilerini Çin’e götürecek bir gemi bulmayı umuyordu. ‘ Deniz kıyısında, limanı olan Ormuz adında bir şehir var. Buraya tüccarların Hindistan’dan gemileriyle envai çeşit baharat, değerli taş, altın ve ipek kumaşlar getirdiklerini biliyor olmalısınız.’ Ancak deniz yolculuğu bora ve veba yüzünden hiç yapılmadı ve Polo tekrar kara yolunu tercih etti. ‘ Gemilerle yola çıkılması çok riskli. Size garanti ederim ki pek çoğu Hint denizinin sürekli ve azgın fırtınaları yüzünden kayboldu.’ Marco polo rekabetçileri cesaretlendirmek ve teşvik etmek için endişeli değildi.
On üçüncü ve on dördüncü yüzyıllar boyunca, deniz yolu aşağısı ve iç güzergahlar boyunca uzanan acentaların ağlarını kullanarak Venedikliler tarçın ticaretini tekellerine almışlardır. Fiyatları neredeyse Nero zamanındaki kadar yükseğe çekmişlerdi. Fakat tarçın orta çağ mutfağının vazgeçemeyeceği bir zorunluluk olmuştu.
Rabelais’in sözcüsü olan Panurge, çeşitli Chaucer karakterleri gibi tarçınla lezzetlendirilen şarap likörü olan hippocras’ (baharatlı şarabı) içerdi. Baharat sayısız yemek ve sosta kullanılırdı. Bruno Laurioux tarçının, tabiki değişmeyen diğer birkaç baharatla birlikte, Fransız yemeklerinin %67’sinde kullanıldığını hesaplamıştır. Baharat, ‘civeys, boussac of hare, trissolette of partridge, hochepot’( zengin bir et ve sebze kapama) gibi yahni ve güveçlerde olmazsa olmazdır. Tarçın, bu orta çağ klasiklerine adlarını verir. Baharat ekleme alışkanlığı İtalya’da (örneğin minestra de fagiole’ de) İspanya’da ( çikolata ile), Katalonya’da ( mouclade’de, tavuk ve doğranmış et yemeklerinde) ve Maghreb ve doğu ülkelerinde ( pastilla ve tajines vb’ de) devam etmiştir.
Cinnamomum zeylanicum Hindistan'ın güneyinde Sri Lanka (önceden Ceylon olarak anılırdı) adasında ortaya çıkmıştır. Tarçın, Güneybatı Hindistan'ın ve Birmanya Tenasserim Hills'in yerlisidir. Tarçın ağacının diğer tropik dünyada yetiştirilmesi için birçok deneme yapılmıştır; fakat sadece Seyşel adalarında yetiştirilebilmektedir.
Kullanımı
16. yüzyıla kadar Batı'da sadece Chinese cinnamon (çin tarçını) bilinmesine rağmen, tarçın Old Testament'da anılan eski bir baharattır. Çin baharatları ile karşılaştırıldığında, Ceylon tarçını daha leziz bir aromaya ve Batı marketlerinde daha baskın bir kaliteye sahiptir.
Ceylon tarçını Güney Asya'ya yerleştiğinden dolayı Sri Lanka ve Hindistan mutfaklarında kullanılması süpriz olmamıştır. Sri Lanka'nın, içinde et bulunan yemeği ile Kuzey Hindistan İmparotorluğu mutfağındaki hoş kokulu pilav yemeği ile eş değerdir. Çaya lezzet verici olarak da geniş ölçüde kullanılır. Tarçın İran ve Arap etkisindeki bütün bölgelerde popülerdir: Batı, Güney Batı ve Merkez Asya, Kuzey ve Doğu Afrika.
16.-18. yüzyılda tarçın Avrupa'da çok popüler olmasına rağmen, önemi şimdilerde epey azalmıştır: tarçının esas uygulama alanı Batı yemeklerindeki birkaç tatlıdır;saplı meyveler örneğin karanfil ve tarçın karışımı ile genellikle lezzetlendirilir. Tarçın bununla birlikte nadir olarak baharatlı yemeklerde denenir.