Kolomb 1493’te Guadeloupe’a ayak bastığında, muhtemelen Brezilya’dan gelmiş olan ananaslar buldu. Kokulu manasına gelen ve Fransızca ve Almanca’da asıl ismi ananas olarak kalan nana kelimesi, bir Brezilya Guaranisi sözcüğüdür. Father de Acosta’nın önceleri 1589’da gözlemlediği gibi, İspanyollar bu yeni meyveyi kozalağa (pine cone) benzettiler. Bu yüzden meyvenin İspanyolca ismi piña, İngilizce ismi pineapple’dır (Britanya’ya bu meyve ilk geldiğinde ona sık sık ‘pine’ diyorlardı.). Portekizliler ananası Hindistan’da, Endonezya’da, Madagaskar’da ve Java’da ektiler ve gayet iyi sonuç aldılar.
Ananas şüphesiz Eski Dünya’ya sulu bir tat vermek için Avrupa’ya da satıldı. Ama bu meyveyi deneyen ilk kral İmparator V. Charles, ananasın çok nahoş olduğunu düşündü. Uzun yolculuk bu süslü bitkiyi tamamen bozmuştu. Ananas, bir yüzyıl sonra, sıcak seraların yeni icat edildiği dönemde Leyden’e sığınan bir Fransız Protestanı tarafından Hollanda’da yetiştirilmeye başlandı. 1642 yıllarında ananas, Cleveland Düşesi’nin serasında yetiştirildi. Kral II. Charles’e sunuldu ve bu an bir ressam tarafından ölümsüzleştirildi. XIV. Louis’nin La Quintinie’den bu mucizevi meyveyi kendisi için Versay sebze bahçesinde yetiştirmesini istediği söylenir. Ama ondan sonra gelen XV. Louis’in bundan yararlanan tek insan olduğu daha muhtemeldir. Her halukarda, 18. yüzyılın ikinci yarısında ananas müthiş derecede moda olmuştu. Pazarcılar, yetiştirilmesi çok maliyetli olduğu için ananasa yüksek fiyatlar biçiyordu. Şimdiye dek meyveyi Batı Hindistan’dan ithal etmek söz konusu değildi. Çünkü nakliyat, V. Charles döneminden çok da hızlı değildi.
Sıcak sera ananaslarının en belirgin özelli asitli olmasıydı. Herkes ananası sevmeyen Alexander Dumas’ın neden meyveyi suda ıslatıp, şarap ve şekerle servis ettiğini anlayabilir. Buharlı gemiler, deniz yolculuklarının süresini kısalttı; ama İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ananas, Birleşik Devletler’den gelen ananas suyu ya da kavanozlanmış ananaslar dışında, hala pahalıydı.
Ananaslar, bugünün tüketicisinin de faydalandığı, çok iyi olgunlaşmış biçimde meyveyi yerine ulaştıran hava yollarından beri daha da demokratikleşmekte. Günümüzde ananası, dünyadaki ananas tüketiminin dörtte üçünü karşılayan, endüstrinin merkezi Havai’den, Batı Hindistan’dan, Florida’dan, Kenya’dan, Güney Afrika’dan, Kamerun’dan ve Fildişi Sahilleri’nden ediniyoruz. Ananas, Fildişi Sahilleri’nin ana ihracat ürünüdür. Her markette makul bir fiyata bulunabilmektedirler. Fransızlar 1980’lerin başında yılda 50.000 ’e yakın ananas tüketiyorlardı: bunun 42.000 tonu Fildişi Sahilleri’nden, 5000’i Kamerun’dan ithal ediliyordu. Kendilerini çok Fransız gören Martinique insanları, kendilerinin ihraç ettikleri mal birkaç tonu geçmezken, bağımsızlıklarını kazanan eski kolonileri destekleyerek bu ticareti protesto eder. Küçük ananaslar daha lezzetlidir. Önceleri Dahomey, şimdi Benin’in talihsiz halkı Bohicon’da çok fazla çeşit üretmek için işe girişti; ancak daha sonra bunu pazarlayamayacaklarını anladılar.
Ananasın tadı elbette nefis tadı ve tazeliğiyle – bugünlerde tamamen taze olduğundan emin olabiliriz- ve Avrupa kışlarını iyi karşılamayı sağlayan yüksek vitamin ve mineral tuzu içermesiyle tanımlanabilir; ama ananas aynı zamanda sindirimi düzenleyen niteliklere de sahiptir. Birçok zayıflama diyetleri ananası överek göklere çıkarır. Aslında ananas, kendi ağırlığını binlerce kez proteinle sindiren enzim ve brome içerir. Bazı obezite uzmanları sadece ananas içeren diyetler öne sürmektedir. Bunun ana fikri, bir kere hazmetmeye yardımcı olan ve midede bir şey bulamayan bromelin, istenmeyen fazla yağları temizler. Günde bir kilo taze ananas içeren, haftada bir yapılan 48 saatlik bir diyetin harikalar yaratacağı beklenirdi. Apfelbaum gibi eski nesil diyetisyenler, buna tamamen karşı olmasalar da şüpheyle yaklaşırlar. Bir başka yöntem daha vardır: büyüme esnasında sıkılmış böcek ilaçlarını arındırmak için güzelce yıkanan ananas kabuğunu kaynatıp içersin Günde üç litre bu demlemeyi içmenin çok fazla kilo kaybettirmesi beklenirdi; ancak, bazı insanlar bu içeceği bağırsak temizleyici olarak görür.
İster diyet için olsun, ister besleyici bir yiyecek olsun, taze ananas anavatanındaki gibi hazırlanmalıdır; kalınca soyulmalı ve kavun gibi uzunlamasına kesilmelidir. Az ya da çok egzotik mutfaklarda, Hindistan’da, Sri Lanka’da ve Çin’de ananasa sirke ya da baharat da eklenir. Güney Çin’de yapılan ananaslı ördek, çok ünlü bir tariftir.
Ananas meyve olarak tanımlansa da, bu çok da doğru değildir. Ananas gerçek anlamda birbirine kaynaşmış tanelerin, gözlerin bir birleşimidir. Bromeliaceae familyasından, sert dallı, dikenli yapraklarıyla otsu bir bitki olan ananas, daha sonra çiçeklerin gelişeceği ana dalı oluşturarak, en fazla bir metre uzar. Çiçekler birçok meyve üretir. Bitkiler kesilerek ya da genellikle bir sene içinde yeniden çiçeklenecek olan meyvenin baş kısmı toprağa yeniden ekilerek elde edilir.